Pages

27 Aralık 2013 Cuma

Yeni Yıl Yeni Umutlar 2014

Yeni bir yılın arifesindeyiz. Ben bir süre buralarda olamayacağım :) Ayrı zaman dilimlerinde ayrı ayrı gireceğiz yeni yıla fakat önemli olan kalplerin bir olması değil mi zaten, mesafenin ne önemi var...Desem de inanmayın, mesafelerin önemi olmaz olur mu? :P Gönül sevdiklerini ister, "mesafe sorun olmaz" cümlesi bahane...;)
Bu yeni yılda herkesin sevdikleriyle dolu dolu anlarının olduğu, hoş sohbetlerin, kahkahaların eksik olmadığı, sokak hayvanlarının daha şanslı olduğu, bol sağlık, şans, tatil ve bereketin bol olduğu bir yıl geçiriyorum gönlümden, benim ve tüm sevdiklerim için :)
Şans deyince aklıma geldi; yeni yılda Beşiktaşıma da şans diliyorum...Onu unutmak olmaz :))

Herkesin gönlünden geçenin gerçekleştiği bir yeni yıl olsun :))

Yeni yılda görüşmek üzere :))

HAPPY NEW YEARR :))))



6 Aralık 2013 Cuma

Yedikule Hayvan Barınağı



Haftasonları ne kadar güzeldir değil mi? Gezeriz, eğleniriz, keyif alacağımız şeyler yaparız sevdiklerimizle. İşte geçen pazar da yine böyle geçen günlerden biriydi bizim için. Pazar kahvaltısını yaptık sevgiliyle ve acaba sonrasında ne yapsak ne yapsak diye düşünüyorduk ki birden aklımıza barınağa gitmek geldi. Öyle ya, o gün ne yapacaktık ki? Ya sinemaya gidecetik, ya Starbucks'a gidecektik, keyif alıp günü öldürecektik birlikte. Fakat biz barınağa gitmeyi tercih ettik :) Markete gittik, kuru mama, battaniye, süt, makarna, kısaca bu soğuk havalarda oradaki yüzlerce köpeğin, kedinin ihtiyacı olabileceğini düşündüğümüz herşeyi aldık, tabii alabildiğimiz kadarını...İnanın o kadar mutluydum ki o alışveriş sırasında yani eve birşeyler alırken o kadar mutlu olmuyorum diyim siz anlayın :))
Ve barınağın yolunu tuttuk... Nasıl bir ortam biliyor musunuz? Bir kere çok sıcak, duygu dolu, içten... Bir sürü köpek, bazısı oynuyor, bazısı gözlerinizin taa içine bakıyor. Hatta öyle bir bakıyor ki keşke keşke daha fazla birşeyler getirseydim diyorsunuz ve onları ziyaret ettiğiniz için birden kendinizi dünyanın en önemli kişisiymiş gibi hissediyorsunuz :) Öyle bir ortam. Barınağı ziyaret edenler, barınaktaki gönüllüler, köpekleri seven çocuklar kısacası çok "EV" hissedecğiniz bir yer...Paketlerimizi Meral Olcay'a bıraktık. Hatta ben Meral Abla demek istiyorum kendisine çünkü O'nu çok yakın hissediyorum. Meral Abla, barınağın olmazsa olmazı, meleği, herşeyi. Allah O'na uzun ömürler versin :) Paketleri bıraktık ve eve döndük. O günden yanımza kalan ne oldu biliyor musunuz; huzur... Birine yardım etmenin huzuru ve mutluluğu kaldı bize:)

Bu yazıyı niye yazıyorum biliyor musunuz? Malum bugün cuma, önümüz haftasonu. Hadi siz de gönlünüzden ne koparsa, alın götürün veya evinizden gönlünüzden kopan birşeyler götürün barınağa. O köpeklerin, o kedilerin kahramanı olun :) Hep yılbaşında bir mucize bekleriz ya, hadi bu haftasonu siz de o hayvanların mucizesi olun :)


Bu arada Yedikule Barınağının kuruluş hikayesini merak edenler buraya bir tık...

Ve sevgiliye;  benimle bütün o eşyaları taşıyıp beni oralara götürdüğü için, bunu isteyerek içinden gelerek yaptığı için, kısacası benim gibi hayvan konusunda gözü hiçbir şey görmeyen uçlarda yaşayan birine ayak uydurabildiği için, kocamaan bir teşekkür etmek istiyorum hepinizin önünde. İyi ki varsın, seni bu yüzden seviyorum işte :)


2 Aralık 2013 Pazartesi

Yine bir masa, Yine keyif :)

Geçtiğimiz cumartesi akşamı yine çok sevdiğimiz dostlarımızla birlikteydik.
Sohbet muhabbet derken vakit nasıl geçti anlamadık birlikte :) 
Aralık ayının ruhundan olsa gerek sürekli dostlarla buluşmak, birlikte güzel yemekler yemek ve sohbet etmek istiyorum. Galiba aralık ayı demek benim için yılbaşı ruhu demek :) Gerçi evimi hala yılbaşı moduna sokmadım ama ben çoktan o moda girdim bile :))

Cumartesi günü de yine yapmaktan keyif alacağımı tahmin ettiğim tatlar denedim. Genelde denemediğim, daha önce yapmadığım yemekler yapmaya çalışıyorum. Bu hem daha keyifli oluyor hem de repertuarımı geliştirmeme yarıyor :)) 

Bu arada biliyorsunuz hazırladığım masaları paylaşmayı çok seviyorum. Belki birilerine fikir verir diyerek elimden geldiğince yemeğe oturmadan önce masamın fotografını çekip paylaşmaya çalışıyorum. 
Bu masamın örtü ve peçeteleri şimdiden gönlümde ilk sıraya yerleşti bile. Nedeni, örtünün, çok sevdiğim bir arkadaşımın hediyesi olması olabilir mi bilmiyorum ama ben bu örtümü çok beğeniyorum :) Örtüm ve peçetelerim Zara Home'dan... Kare yemek takımım ise Paşabahçeden...





25 Kasım 2013 Pazartesi

Kızlar Bizim Eve Gelirse... :)

Kızlar bizim eve gelirse ne olur? Ev sahibinin bir kulağı sürekli kapıda olur; bu gürültüye acaba komşulardan biri kapıya gelir mi diye ve hatta içinden düşünür; komşulardan biri kapıyı çalarsa, acaba duyar mıyım? :)))))))

Geçen cuma akşamı da tam böyle bir geceydi işte, bol kahkahalı, dedikodulu, bol yemekli ve eğlenceli :)



Ispanaklı Lazanya ki tarifi bir sonraki postta paylaşılacak, zeytinyağlı dolma, keçi peynirli peksimetler, meksika fasülyeli tavuk salatası, roastbeefli sandviçler, ton balıklı tel şehriye salatası gece için hazırladığım yiyeceklerdi. Son zamanlarda yemek yerine misafirleri böyle kokteyl şeklinde ağırlamak daha hoşuma gidiyor ve tabii ki cips ve yeşil zeytini de unutmamak gerek :)

Ve Tüloşumun hazırlayıp getirdiği cheesecake var ki nasıl anlatsam, ne desem kelimeler kifayetsiz kalır :)) Hatta onun tarifini de Tülay'dan tabii ki aldım, belki bir ara onu da paylaşırım ;)




Daha önce kaç kez dedim ama bir kez daha tekrarlamak istiyorum; daha önceki evimde masam o kadar küçüktü ki, masaya ne yaparsam yapayım, nasıl süslersem süsleyeyim kendini göstermiyordu fakat şimdi gönlümce geniş geniş, ferah masalar hazırlayabiliyorum ki bu başlı başına bir mutluluk nedeni benim için :))
Bu arada fotografta gördüğünüz parıltılı siyah örtü Zara Home'dan. Üzerindeki siyah-beyaz runner ise H&M Home'dan...İnstagramda paylaştığım bu fotograf sonrasında kare şarap kadehlerini soran olmuştu, onları da Paşabahçeden almıştım :)

İşte cuma gecemiz böyle geçti, sizin de keyifli masalarınız, sohbetiniz bol olsun, herkese mutlu haftalar :))



22 Kasım 2013 Cuma

Atıştırmalık- Dolgulu Makarna

Bugünkü postum tam da haftasonuna yakışacak türde bir atıştırmalık tarifini kapsıyor. Geçenlerde bir arkadaşımın güzel mi güzel masasında gördüm ilk kez bu mezeyi ve hemen repertuarıma kattım tabii ki :) Hem kolay hem de görsel olarak herkesin beğenisini kazanan bir atıştırmalık olarak; dolgulu makarna :)



Şimdi gelelim bu lezzetli atıştırmalığın tarifine...

Makarnanın içi için;
1 kutu ton balığı,
Turşu,
Mısır,
1 kutu labne peyniri

Ve istiridye şeklinde makarna.
Bu makarnayı Şütte ve Gourmet Garage'da bulabilirsiniz...

Yapılışı ise gayet basit.
Makarnaları tuzlu suda haşlıyoruz ancak çok hamur olmamasına, biraz dişe gelecek haldeyken sudan çıkartmaya dikkat ediyoruz ve sudan geçiriyoruz ki yapış yapış olmasın. Ancak sudan geçirirken dikkat edin, makarna tazikli suda yırtılabiliyor. Makarnaları haşladıktan sonra bir kenara alıyoruz ve iç malzemesini yapmaya başlıyoruz. 

Ton balığını süzdükten sonra, mısır, turşu ve labne ile iyice karıştırıyoruz. Ancak labnenin ve ton balığı yağının bıraktığı suyu süzüyoruz. Çünkü makarnayı doldururken bu karışımın sulu olmaması gerekiyor.

Daha sonra ise makarnaları tek tek tabağa alıyoruz ve içlerini bu dolgu ile dolduruyoruz.
Sizce de tam haftasonuna yakışır bir atıştırmalık değil mi? :)
Mutlu haftasonları...


11 Kasım 2013 Pazartesi

Koh Samui Aksam Yemeği Önerisi;Tree Tops Sky Dining

Koh Samui'nin cennet benzeri bir yer olduğunu bir çok kez vurgulamıştım. Doğasının güzelliğinin yanı sıra, Koh Samui Thai yemekleri açısından da bir cennet :) Bol deniz ürününü çok uygun fiyata yiyebileceğiniz birçok alternatif mevcut. Biz bir gecemizi, önceden rezervasyon yaptırıp gittiğimiz  "Tree Tops Sky Dining"e ayırdık. Burası yiyeceklerinin lezzeti kadar, konumunun enteresanlığı açısından da denenmesi gereken bir yer bence. Şöyle ki; bütün masalar yüksek ağaçların tepelerine konumlandırılmış biçimde dolayısıyla masada otururken çok güzel bir manzara eşliğinde yiyorsunuz yemeğinizi :) 
Servis ve sunumundan çok memnun kaldığımız restaurantta birçok alternatif olmasına rağmen biz tercihimizi deniz ürünlerinden yana kullandık. 
Başlangıç olarak crispy tuna tercih ettik. Fakat eğer çiğ balık sevmiyorsanız, bu ürünü sipariş etmeyin çünkü kalınca bir dilim ton balığı şeklinde servis ediliyor. "Crispy" adını ise ton balığını sarıp kızarttıkları hamurdan alıyor.




Ardından ana yemek tercihimiz Levrekten yana oldu...Bu arada ana yemeğe geçmeden önce servis edilen mini bir iştah açıcı ile yiyeceğimizi kolayca hazmedip ana yemeğe midemizde iyice yer açtık :)






Özellikle eklemek istediğim bir konu daha var. Ana yemeğe geçmeden önce masamıza tuz konusunda uzmanlaşmış biri geldi ve bize çeşitli ülkelerden getirtilen çeşitli tuzları, hangi tuzun hangi yiyeceğe uygun olduğunu uzun uzun anlattı, farklı tuzları bize tattırdı ve balık için uygun olan tuzu masamıza bırakıp yanımızdan ayrıldı. "Tuz işte" deyip geçtiğimiz ve üzerinde çok fazla düşünmediğimiz tuzun bu hallerini görmek ve farklı lezzetteki tuzları denemek, bizim için çok değişik bir tecrübe oldu :)





Son olarak şunu özellikle vurgulamak istiyorum; Koh Samui'ye yolunuz düşecekse eğer, mutlaka buraya rezervasyon yaptırıp, bu güzelliği yaşayın. Ve rezervasyonu mutlaka 7 numaralı masaya yaptırın, en güzel manzara bu masanın. İkinci bir öneri; Samui'de hava çok erken kararıyor dolayısıyla manzaranın ve gün batımının keyfini doyasıya çıkartmak istiyorsanız rezervasyonunuzu mutlaka saat 18:00'e yaptırın. Evet bizim alışkanlıklarımız için erken bir saat ama oralarda havanın hemen ve çok çabuk karardığını unutmayın :)) 





7 Kasım 2013 Perşembe

Şık Masa Sunumları Kasim/2013


Masa düzenlemeyi, farklı yemekler denemeyi ve güzel masalarda güzel yemekler yemeyi çok seviyorum. Eski evimiz küçük olduğundan masamız da ona göre çok küçüktü. Elimden geldiğince şık masalar hazırlamaya kalksam da masa küçük olduğundan kendini çok da gösteremiyordu.
Yeni evimizde gönlümce masalar hazırlayabileceğim için çok mutluyum. Bu yüzden de bol bol internette araştırma yapıyor, masayı nasıl süslerim, nasıl sunumlar yapabilirim diye araştırıyorum.
Sizi bilmem ama ben çok kalabalık masaları pek de sevmiyorum. Belki sadece bir buket çiçek veya bir mum olabilir ama tabakların çevrelerindeki o masayi susleyecegim dusuncesiyle doldurulan süsler, dekorlar sizi de fazlaca yormuyor mu?
Gelin birlikte bakalım masa görsellerine, en beğendiğiniz hangisi?









tabledecorationideas

30 Ekim 2013 Çarşamba

Anantara Lawana - Koh Samui


Bayramda Bangkok ve Koh Samui tatili yaptık. Geri döndük fakat ruhumun hala oralarda gezindiğinden şüpheleniyorum. Öyle farklı, öyle güzel, öylesine ruhumun dinginleştiği yerlerdi ki oralar, sanırım uzunca bir süre de böyle hissetmeye devam edeceğim...

Bugünkü postumu Koh Samui'ye ayırmak istiyorum. Bangkoktan yaklaşık 1 saatlik uçuş ile gittiğimiz Samui, gerçekten de cennetten bir parça. Yeşil ve mavinin birbiriyle en güzel uyumu diyebilirim. Biz, Chaweng Beach'de kaldık. Chaweng, daha canlı bir gece hayatına sahip. Restaurantlar, alışveriş dükkanları vs ile dopdolu. Sahilin bir arka pararelinde uzun bir çarşısı var. Gezip dilediğiniz, gözünüzün ve gönlünüzün beğendiği bir restaurantta yemeğinizi yiyebilirsiniz. Ben ayrıca Samuideki restaurantlarla ilgili de bir post yapacağım fakat bugünü Anantara Lawana'ya ayırıyorum.
Otelimiz, havaalanına 10, merkeze araba veya tuktukla(Samui'nin yerel aracı-taksiden biraz daha ucuz) 5 dakikalık mesafedeydi. Lobiye girdiğimiz anda, beni sarmalayan huzur ve "cennetteyim" hissi, otelden çıkana kadar sürdü. Zaten tüm çalışanlar da "cennetteyim galiba" hissimi perçinlemek adına, ellerinden gelen her şeyi fazlasıyla yaptılar... Zaten kültür olarak da bizden çok farklılar yani nasıl desem o kadar sakinler, o kadar dinginler ki bir gece "acaba bu insanlar da kavga edip,seslerini yükseltiyorlar mı?" diye düşünürken yakaladım kendimi. Gerçekten öyle bir his uyandırıyorlar insanda...
Küçük villalar şeklinde olan odalarda her türlü konfor düşünülmüş. Her akşam odaya geldiğimizde, taze meyvemizi ve odamızı toparlayan yardımcının büyük bir çiçek dalına yazılmış notu karşılıyordu bizi:) Otelin konumu, çalışanların konukseverliği, havuzun manzarası, temizliği, kahvaltı çeşitliliği ve yiyecek lezzeti olarak otel bizden tam puan aldı...
Bu arada otelin içinde yer alan ve ağaç dallarının aralarına yerleştirilen masalarıyla, Tree Tops Dining, zaten Samui restaurant listesinin başlarında yer alıyor. Gittiğinizde mutlaka önceden rezervasyon yaptırıp, erken batan güneşin tadını çıkartın. Bu arada rezervasyon yapacaksanız mutlaka 7 numaralı masaya rezervasyon yaptırın. Laf aramızda en güzel masa bizimkiydi, bir kenara not alın ;)
Şahsen sevgili ile oteli o kadar beğendik ki ayrılırken bir parçamızı orada bıraktık. Gelin isterseniz sizi Anantara Lawana fotograflarıyla baş başa bırakayım da siz karar verin; Samui, cennet mi değil mi? :)


















4 Ekim 2013 Cuma

Sadece 4 ekimde olmasa...

Bugün 4 ekim hayvanları koruma günü. Gönül ister ki sadece bugün değil hergün hayvanları koruma günü olsun. Gönül ister ki her anne baba çocuklarına hayvan sevgisini, o sevginin nasıl karşılıksız bir sevgi olduğunu anlatabilsin, öğretebilsin.

Her canlının yaşam hakkı vardır. Bu hakkı hayvanların elinden almaya kimsenin hakkı yok. Bir yerde bir yazı okumuştum, kim yazmıştı veya nerede okumuştum tam hatırlayamıyorum ama şöyle birşeydi;
Hayvanları sevmeyebilirsiniz ama onlara zarar da vermemelisiniz.
Yemek vermeyebilirsiniz ama yemek kabını da devirmemelisiniz.
Evinizde beslemeyebilirsiniz ama sokakta yaşayan hayvanın hayatına son vermemelisiniz.

Yazım, buraya kadar gayet politik böyle ortadan etliye sütlüye karışmayan güzel bir mesaj verme üzerine kurulu. Bundan sonrası ise benim öz fikrim ve başlıyorum :)
Efendim hayvanları sevmeyenleri anlamıyorum, o  sadece sevgi isteyen bebelere zarar verenleri anlamıyorum.
Bir insan, hayvanları sevmeyip de nasıl çoluk çocuk sever hiç anlamıyorum. Nasıl ikili bir davranıştır bu. Sende o şefkat, o merhamet varsa var, yoksa yok. Çocuğa merhamet ederim hayvana etmem demek ikiyüzlülük değil de ne.
Allaaah, şimdi duyabiliyorum "yok efendim o kadar aç çocuk var da, onlar dururken hayvanları düşünüyorsun da, yok efendim insanların sorunu bitti sanki de derdimiz hayvanlar mı kaldı" cümlelerini duyuyorum. Duyuyorum ama ne oluyor biliyor musunuz? Bir kulağımdan giriyor, diğerinden çıkıyor :)) Çünkü sonuna kadar biraz önce yazdığım cümlemi savunuyorum; merhamet duygusu varsa vardır yoksa yoktur. Sadece insana işleyen merhamet merhamet değildir, ikiyüzlülüktür. Şefkat, vicdan varsa vardır, hayvana da vardır, insana da vardır, sadece insana yöneltilen vicdan vicdan değildir, gösteriştir, ikiyüzlülüktür.


O kimsesiz, bizden başka kimsesi olmayan, 2 lokma ekmeği vermezseniz bu soğuklarda yemek bulamayacak, aç kalacak hayvanları sevelim, koruyalım, kollayalım... Unutmayalım onların bizden başka kimsesi yok...
Sadece bugün değil, sadece 4 ekimde değil, hergün...
Çünkü, Hayvan sevmek, o merhameti, o şefkati bir canlıya hissetmek, insan olmanın ilk kuralı bence.







30 Eylül 2013 Pazartesi

Seviyorum / Sevmiyorum

1 sevdiğim 1 sevmediğimi götürse olmaz mı? :))


The House Cafe'nin kabaklı ve mihaliç peynirli pizzetesini,
Büyükada Milano Restaurant'ın ince dilim enfes kabak kızartmasını,
Türk kahvesinin kokusunu,
Marshall'ın deniz kabuğu rengini,
Kurtuluş'un canlılığını,
Köşebaşı Restaurant'ın dondurmalı irmik tatlısını,
Beşiktaş'taki Balkan Lokantasının patlıcan musakka, pilav, cacık üçlüsünü,
Hacı Bekir'in lokumunu,
Gelik'in mantarlı pilavını,
Eski Türk Filmlerini,
Vitra'nın "Water Jewel" serisini,
Duvar kağıtlarını özellikle The York Wallpaper olanlarını,
Habitat'ın kitaplığını,
Artstone'un taş duvarlarını,
Step Halı'nın patchworklerini,
Geniş süpürgelikleri,
Bir dediğini iki etmemeye çalışan ustaları,
Tchibo'nun askılarını,
Ve
Yol kenarlarına kedi evleri yapan site sakinlerini
SEVİYORUM :)


Sürekli o bitti, bu bitti diyen Galata Muhallebicisini,
The House Cafe'nin lakayt servis elemanlarını,
Baş ağrısını,
Levent'in sakinliğini,
Randevuya sürekli geç gelen ve bunu hak gören hastaları,
Kararsız kalmayı,
Park yeri bulamamayı,
Hayvanlara zülüm edenleri,
ince süpürgelikleri,
Karanlık evleri,
Enerjiyi hüp diye emen insanları,
Kahve Dünyasının mozaik pastasını,
Tek başına içilen Türk Kahvesini,
Ve
Kapısı çizildi mi acaba diye sürekli kapısını kontrol eden komşuları,
SEVMİYORUM











9 Eylül 2013 Pazartesi

Akıllı depola, Kafan rahat etsin ;)


Küçük yaşam alanlarına sahip kişilerin ortak sorunudur eşyaları oralara sığdırabilmek. 5 yıldır küçük ama sevimli bir evde yaşadığım için çok net biliyorum ki, küçük eve sığmak beceridir :) Hem her türlü eşyayı alacaksın, sığdıracaksın ve üstüne üstülük tüm bu eşyalar dağınık kötü bir görüntü de oluşturmayacak...Gerçekten beceri demiştim değil mi? :)
O yüzden mümkün olduğunca, küçük alanları verimli kullanmamız gerekiyor. Bazen bu mümkün olabiliyor ama bazen de eve sığabilmek ne mümkün... Şahsen ben açık depolama şeklini sevmiyorum. Kapak, her türlü karmaşayı örter diyerek,depolama alan tercihlerimi genelde dolaptan yana kullanıyorum...Aşağıda birkaç görsele yer verdim. Bu postum, dar alanlara sığmaya çalışan becerikli kişilere gelsin o zaman ;)














marthastewart

5 Eylül 2013 Perşembe

Ev dekorasyonu Zor mu? Eğlenceli mi?

Geçen postlarımdan birinde ev olayımızı hallettiğimizden bahsetmiştim. Evet son zamanlarda yazamayışımın tek nedeni bu; yorgunluk. Sürekli bir koşturma halinde ve sürekli bir şeyler seçme halindeyiz. Ne kadar güzel ama bir o kadar da yorucu bir süreçmiş bu. Evlenirken bu kadar yorulmadığımızı hatırlıyorum, herhalde o sırada dikkatimizin büyük bir bölümünü düğüne odaklamıştık ve farkında olmadan mı geçti bilemiyorum ama evet ev için son günlerde çok yorulduğum doğrudur :) Her şey içimize sinsin istiyorum, sonradan "tüh keşke şurayı da şöyle yapsaydık" dememek için maksimum çaba sarf ediyoruz. Sonuç mu? Henüz bilemiyorum ama umarım sonuç tüm bu yorgunluğu unutturacak nitelikte olur :)
E madem dekorasyon dedik, bu posta birkaç görsel eklemeden olmaz...

Mesela bu salonda en sevdiğim kısım kocaman pencereler oldu. Bol güneş ışığı alan ev nasıl da ışıl ışıl gözüküyor...
 







Bu salonda da renk kullanımını sevdim. Tek düze salonları sevmiyorum açıkcası. Mutlaka bir renkle salona hareket katma taraftarıyım. Aşağıdaki 3 örnekte renklerin salona nasıl da enerji kattığını görüyoruz... Bence siz de sıradanlıktan biraz çıkıp renklere salonunuzda yer verin... Bu, renkli yastıklarla olabilir, renkli bir halıyla veya renkli bir perdeyle olabilir... Bence pişman olmayacaksınız ;)





Canlı çiçeklerin evi nasıl da yaşanılır kıldığını burada belirtmeme hiç gerek yok herhalde, bu konuda hepimiz hemfikiriz :)




Bu salondaki tatlı mı tatlı köpişi belirtmeden geçemeyeceğim. Hiç dikkatimi çekmeyecek olan bir salonu bile postuma taşımak istedim :) Bir hayvan varsa, o ev zaten yaşanılası bir evdir :))
 




Keyifli perşembeler :))


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...