Pages

28 Ekim 2010 Perşembe

Selindrella :)


Aslında ilk başta ismi ve kapağı dikkatimi çekti.
İsim tutuyordu, e bir de köpeği vardı, daha ne olsundu ki :))



Arka kapağı okuyunca eğlenceli bir kitap olduğuna karar verip alışveriş sepetime atmıştım bile...
Gerçekten de okurken zamanın nasıl geçtiğini anlamadığım bir kitap Selindrella..Bir kere çok eğlenceli...:) Kafanızı tamamen boşaltmak istediğinizde, kızsal şeyler konuşmak isteyip de hiçbir kız arkadaşınızı bulamadığınızda, kocaman bir bardak kahve eşliğinde okunabilecek bir kitap...Tıpkı benim yaptığım gibi...:)
Prag'da hastalandığımdan şehri gezemedim (maalesef), e tabii yalnızım,arkadaş vs de yok...Yapılacak en güzel şeyi yaptım; kendime kuytu bir starbucks bulup kocaman bir kahve ve donut eşliğinde kafamı bile kaldırmadan 2,5 saat okudum...Tecrübeyle sabittir; çok eğlenceli...Deneyin derim...:))


PS:Bu arada kitabın devamı da çıkmış...Aldım fakat henüz okuyamadım...Bakalım o da ilki kadar eğlenceli mi...

27 Ekim 2010 Çarşamba

Kaju fıstıklı meksika fasülyesi

Meksika fasülyesini çok severim.
Eğer siz de benim gibi bu koyu renkli fasülyeyi svenlerdenseniz, bu tarifi mutlaka denemelisiniz :)





Meksika fasülyesi, kırmızı ve sarı biberler, tere, kabuğu soyulmamış salatalık...
Hepsini küçük küçük doğrayıp bir kaseye yerleştiriyoruz.
Üzerine sıvı yağ, biraz limon, biraz sirke ve tuz ekliyoruz.
Servis saatine yaklaştığımızda aldığımız kaju fıstıklarını küçük bir tavada çok çok az sıvı yağ ile çeviriyoruz. Fıstıklar, resimde gördüğünüz renge geldiğinde, salatanın üzerine ekliyoruz..

Veeee

Afiyet olsun....... :))

25 Ekim 2010 Pazartesi

Keyifli Bir Akşam VE Birkaç Meze :)

Cuma akşamı  Serkan ve Nilçin çifti ile birlikte bizim evdeydik...
Hal böyle olunca işten eve gidip akşam için 1-2 meze hazırlamak benim için ayrı keyifli oldu doğrusu :)



Közlenmiş biber ve Kajun fıstıklı meksika fasülyesi gibi sevdiğim yemekleri hazırladım :)




Masayı da bir güzel hazırladımmmmm :))




Herşey çok güzeldi :)
Ah bir de keşke hazırladığım diğer mezeyi; sarmısaklı yoğurtlu çalı fasülyesini dolapta unutmasaydım... :))))

22 Ekim 2010 Cuma

ÖNERİLERİNİZİ BEKLİYORUMM :))

Sonunda galiba olacak,
Sonunda galiba eve bir bebiş gelicekkkkkkk :))

Neyse bu konuyu henüz olmadığı için çok detaylandırmayacağım
AMA
şimdi hepinize soruyorum, bana bilgi verin ne olur :))

Köpekcikle nerelere gidilir?
Yani yazın bahçeli yerler nispeten daha kolay, ama ya kışın???
Kışın haftasonları bebekcikle sosyalleşmek istersek, nerelere gidebiliriz??????
Deneyimlerinize, önerilerinize, söyleyeceğiniz her bilgiye çok ihtiyacım var :))

Önerilerinizi bekliyorummmmm, hem de dört gözle :)))))))

Bu arada herkese süper pozitif ve mutlu bir haftasonu diliyorummmmmm :))

21 Ekim 2010 Perşembe

İşte Öyle Birşey...

seni düşündüm

dün akşam yine

sonsuz bir umut

doldu içime



bir de kendimi

düşündüm sonra

bir garip duygu

çöktü omzuma



hani ıssız bir yoldan geçerken

hani bir korku duyar da insan

hani bir şarkı söyler içinden

işte öyle bir şey



hani eski bir resme bakarken

hani yılları sayar da insan

hani gözleri dolar ya birden

işte öyle bir şey



seni düşündüm

dün akşam yine

sonsuz bir huzur

doldu kalbime



bir de kendimi

düşündüm sonra

bir garip duygu

çöktü omzuma



hani yıldızlar yanıp sönerken

hani bir yıldız kayar ve insan

hani bir telaş duyar ya birden

işte öyle bir şey



hani bir yağmur yağar da bazen

hani gök gürler ya arkasından

hani şimşekler çakar peşinden

işte öyle bir şey






20 Ekim 2010 Çarşamba

2 DUYURU

Bugün 2 duyurum var sizlerle paylaşmak istediğim...



Birincisi; Türk pop müziğinin efsanevi ismi Kalipso Kralı Metin Ersoy'un kendisi gibi sanatçı oğlu Latin piyanisti Emir Ersoy'un "YAŞAMA BİR ŞANS VER" adlı ikinci Latin albümü Soulfulworks etiketiyle yayımlandı.
Albüm için,hepimizin sevdiği 10 sanatçı;

Ajda Pekkan, Kenan Doğulu, Funda Arar, Metin Ersoy, Ayça Varlıer, Yaşar, Deniz Seki, Kubat, Tuğba Özerk ve Emre Altuğ, hafızalarda yer etmiş 10 ünlü şarkıyı Emir Ersoy'un Latin müzik tarzındaki yepyeni düzenlemeleri ile seslendirdiler.
 
Bu albümün bir diğer güzel yanı ise, albümün tüm gelirinin BGD'ye (Barınak Gönüllüleri ve Hayvanlara Yaşam Hakkı Derneği) kalacak olması... :)) Almaya değer değil mi? Ne dersiniz? :))
 
 
 
İkinci duyurum ise; bu gece saat 23:30'da Kanal Türk ekranlarında "Çıkmaz Sokak" adlı programda hayvan  hakları konusu konuşulacak.
Programa, yönetmen Tolga Öztorun, Tiyatro Sanatçısı Tuna Arman , Hayvansever Gazetesi kurucusu Tuna Bayık , Panter Emel lakaplı Hayvan Hakları Savunucusu Emel Yıldız , Prof. Dr. Psikatr Şevki Sözen ve İstanbul Barosu Hayvan Hakları Avukatı Deniz Tavşancıl Kalafatoğlu , son vahşeti yaşayan kedinin sahibi Büfeci Arda Baran katılacak. İzlemenizi tavsiye ederim... 

19 Ekim 2010 Salı

Dolandırıldık :(

Geçtiğimiz haftasonu hastanede bir arkadaşımızın başına çok üzücü bir olay geldi.

 Arkadaşım yani Hülya, arabasını satmak için internete ilan verdi ve Ankara'dan bir alıcı çıktı. Almak isteyen kişi yaşlı olduğunu, arabayı kızına almak istediğini ama İstanbul'a gelmek gibi bir imkanı olmadığını söyleyerek,binbir ricalarla Hülya'yı Ankara'ya çağırdı. Hülya'nın babası da satış için Ankara'ya gitti.

Alıcı, arabayı önce şirket adına alıp daha sonra kızının üzerine yapmak istediğini söylemiş, "2 kere alım satım yapmayalım,vekaleti bana verin,ben daha sonra bir kereden satışı yapiyim" demiş...
Nasıl oluyorsa son anda da alım satım yapılmadan, babasının soyadının bir harfinde bir sorun çıkıyor ve satış tam olarak yapılamıyor.Ancak Hülya'nın babası vekaleti vermiş bulunuyor. Buralar biraz karışık ve belli ki bilinçli şekilde birşeyler ters gitmiş...

Satışı yapamayınca adamlar akşam evlerinde Hülya'nın babasını misafir ediyorlar. Çay filan içiyorlar birlikte. Ve babası geceyi adamların evinde geçiriyor (Hülya'nın binbir uyarılarına rağmen "çok iyi insanlar" diyerek güveniyor) ve gece orada kalıyor...
Sabah uyandığında görüyor ki ceketinin cebinden hem arabanın anahtarı hem de ruhsat alınmış. Adama da bir türlü ulaşılamıyor...E vekalet de zaten adamlarda...Adamlar araba ile birlikte yok oluyorlar...
Karakollar, dilekçeler, suç duyuruları derken, son bilinen şu; araba 3. bir şahısa satılmış :(

Evet şu anda olay yargıda...
Ne olur, ne biter bilinmez, ama siz siz olun, uyanık davranın. Hülya'nın babası bence iyi niyetinin, insanlara güvenmenin bedelini ödedi...
Bu olayı paylaşmamın nedeni, sizin de dikkatli olmanızı istemem...Böyle şeyler de oluyor,
hayatta sadece güzellikler yok...Dikkatli olun...Bir anlık boş bulunma ile başımıza herşey gelebilir...



18 Ekim 2010 Pazartesi

Peri Tozu...:))


Sihire inanır mısınız??? :))
Cevabınız belki evet, belki de hayır,
Ama "Peri Tozu" öyle sevimli bir film ki,
Bütün bu koşturmacanın, bütün bu kargaşanın içinde,
Mucizelerin de olabileceğine bizi inandıran,
Çok sevimli bir film :)

Ve hiçbir zaman vaz geçmemek gerektiğine,
Her ne olursa olsun baştan başlanabileceğine...
;)

Mehmet Ali Nuroğlu ve İpek Değer'in başrollerini paylaştığı filmde,
Deniz,en yakın arkadaşı Emre kalp krizi geçirdiğinde iyileşmesi için ona peri tozu getirmeye karar verir,
Ve yolu şans eseri, Cem ile kesişir...

Daha fazla detay vermeyeceğim ;)

Ben çok sevdim, uygun bir zamanda izlemenizi tavsiye ederim :)


15 Ekim 2010 Cuma

KEDİNİN ÖLDÜRÜLMESİNİ TASVİP EDENLERDEN MESAJ VAR!!!

Dünkü BU yazımdan sonra bana gelen bir yorum var ki, okuyunca gözlerinize inanamayacaksınız.
İşte kelimesine bile dokunmadan, bana gelen yorum;

Adsız dedi ki...


belki bugün bir sürü karıncayı ezdiniz. ya da ne bileyim hayatınızda hiç mi sinek öldürmediniz? lağım faresi görseniz belki kafasını ezmek için can atarsınız? peki kedinin ayrıcalığı ne? o zaman kimse sinek falan da öldürmesin. sinek öldürenleri makul karşılayanları da o.ç. ilan edelim. sonuçta bir can taşıyor. sizin sivri sineğe duyduğunuz nefreti kediye duyan bir insanı bu kadar abartılı eleştirmeniz yersiz gibi. önemli olan can değil miydi? yoksa samimi değil misiniz?

14 Ekim 2010 20:37
 
 
Şimdi...Bu nasıl bir kafa, bu nasıl bir vicdan, bu nasıl bir düşünce biçimidir?
Bu üzücü olaydan sonra, o kediyi öldürenler çıkıp da "pişmanız, yanlışlıkla oldu, çok pişmanım" vs diyeceğine ki bu ne kadar inandırıcı veya rahatlatıcı olur orası ayrı, ama onlardan böyle bir yorum geleceğine, o olayı tasvip eden böyle yorumlar geliyor...
İçler acısı bir haldeyiz, haberimiz yok!
Böyle bir olayı tasvip edebilmenin mantık çerçevesinde yeri yok!!!
 
O zaman bugün, bütün böyle düşünenlere İNAT,
BİR KEZ DAHA;
http://www.yasamhakkinasaygi.com/dilekce/dilekce_detay.asp?id=584
 
Hadi Bir Tık!!!
 
 

14 Ekim 2010 Perşembe

BİR KUTUSU VARDI,İÇİNDE YAŞARDI...

Dün bu cümleyi okuduğum andan beri gözyaşlarımı tutamıyorum...
Onun da bir kutusu vardı, bu soğuk rüzgarlı günlerde, kutucuğunun içinde kendini güvende hissediyordu belki de...
Ne kadar küçük ne kadar savunmasızdı hayata karşı...
Ve tutunamadı da..."İNSAN" diye ortalıkta gezinen yaratıkların kurbanı oldu...
Tekmelerle kutusundan çıkartılırken kim bilir ne kadar korktu...Hiç birimiz bilmiyoruz neler hissetti...
Ama tahmin edebiliyoruz, zor değil...

Arkadaşlar, İzmir'de öldürülen kediden bahsediyorum, hani şu kafası ezilerek öldürülen...

Kim bir kedinin kafasını ezebilir?
Bunu siz yapabilir misiniz? Anneniz,babanız,arkadaşlarınız veya çocuğunuz yapabilir mi?
Ne kadar dehşet verici değil mi? Hepinizin "yapamaz tabii ki" dediğini duyar gibiyim...
Evet tabii ki yapamaz, bunu "NORMAL" olan, "SAĞLIKLI" olan bir İNSAN yapamaz...

Bunu yapabilmesi için şiddete eğilimli olması gerekiyor,
Bunu yapabilmesi için şiddetten keyif alması gerekiyor,
Bunu yapabilmesi için zayıfları ezebilmesi, zarar vermekten zevk alması gerekiyor,

Ve içinde bu kadar şiddet barındıran biri, yarın size de aynısını yapacaktır,
Ya da çocuğunuza veya kızınıza veya annenize, dedenize, herkese...
Çünkü içinde bir yerde, şiddetten zevk alan bir taraf var!!!

Bu insanlar zararlı...Bu insanlar hasta...

"Ne olmuş canım alt tarafı bir kedi ölmüş" olarak görmekten çıkarmalıyız bu olayı...
Bugün bu şiddeti kediye yönelten, yarın insana yöneltecektir...
Bas bas bağırıyoruz!!!
Artık birileri sesimizi duysun...
Hani o 3.sayfa cinayetleri var ya, "Allah allah ne saçma olaylar,nasıl da kolay adam öldürüyorlar" diyoruz ya,
işte o cinayetleri bu tip insanlar işliyor!!! BUNU GÖRÜN ARTIK!!!

ÖNLEM ALMALIYIZ!!!
Bu kişiler ceza almalı, bu kişilerden hesap soracak kanunlar olmalı...

Şimdi LÜTFEN, eğer biraz vicdanınız biraz merhamet duygunuz varsa,
Sevgili CHILEKCİĞİMİN de belirttiği gibi bir imza verin, hem de dijital imza...Yerinizden bile kalkmanız gerekmiyor...
Şimdi bunu okuduktan sonra  BURAYA TIKLAYIN ve adınızı listeye ekleyin...
Daha mutlu ve huzurlu bir yaşam için, YAPIN BUNU :(



8 Ekim 2010 Cuma

Bi Bakın Bakalım...;)

http://www.fatihbelediyesiyedikulehayvanbarinagi.com/bolum/ilan-panosu/yedikuleden-ilanlar/

http://www.yuvaariyoruz.org/?tag=tuzla-barinagi

ve daha niceleri yuvaariyoruz.org'da...
belki de yanıbaşınızda,sizin sokağınızda...

Kimbilir belki birine kanınız kaynar ha ne dersiniz? :))




Herkese sevgi dolu bir haftasonu diliyorum :)

7 Ekim 2010 Perşembe

Minimum vakitle maksimum lezzetli börek :)

Annemle markette, kısıtlı vakitte ne yapabiliriz diye dolanırken, dondurulmuş ürünler kısmında bulduk bu ürünü; dondurulmuş, kol böreği şeklinde tepsi böreği...Belki siz daha önce keşfetmişsinizdir ama ben ilk kez gördüm...

Hem "Superfresh"in hem de "Alfa" diye bir markanın ürünleriydi bunlar. İlk başta tedirgindik aslında, nasıl olur, olur mu olmaz mı derken,ikisinden de aldık ve dün akşam "Alfa" marka olanı yaptık ve sonuçtan çook memnun kaldık...Bugün de Superfreshi deneyeceğiz bakalım :)

Yapacağınız tek şey paketi açıp, dondurulmuş böreği yağlanmış tepsiye koyup fırına vermek...
Tabii ki evde yapım böreğin tadı gibi olamaz ama eğer kısıtlı vaktiniz varsa, ani bir misafir gelirse veya herhangi bir zaman darlığında sizi kurtarabilir, ben çok beğendim, benden söylemesi ;)







6 Ekim 2010 Çarşamba

Birilerinin uykusu mu gelmiş yoksa :))



Yer, ada olunca, hava biraz sıcak bir de temiz olunca,
sanırım bütün bebeklerin uykusu geliyor...
Eh, haksız da sayılmazlar öyle değil mi? :))

Şu uyuma pozisyonlarına bakar mısınız???
:))))











4 Ekim 2010 Pazartesi

4 ekim hayvanları koruma günü ve Taksimdeki yürüyüş

Bugün 4 ekim hayvanları koruma günü...
Unutmayın, bu dünya sadece bizim değil, tüm canlıların bizimle aynı oranda yaşama hakkı var...
Lütfen tüm canlıların yaşam hakkına saygı duyalım...
Sokağımızdaki kedicik ve köpekcilere iğrenerek bakmayalım,
yardım edelim, yaşayabilmelerine olanak verelim...
Unutmayın onları bizden başka koruyacak kimseleri yok...
Onların konuşma yetileri yok, sesleri biz olalım...

İşte dün taksimde, tüm sokak hayvanlarının sesi olmak için toplandık...
Gezi parkında başlayan yürüyüşümüz, Galatasaray Lisesi önünde, Tuna Arman'ın yanında son buldu...
İnsanın kendi gibi düşünen bir grubun parçası olarak hissetmesi gerçekten çok güzel bir duyguymuş :)

Dün yürüyüşümüzü yaptık, bir parça ses getirebildiysek ne mutlu bana :)

İşte dünden kareler;














Dün eyleme katılan miniklerden biri :))












1 Ekim 2010 Cuma

Mutluluğun Resmi :)

Geçenlerde Bebek sahilde arabayla dolaşırken, o kadar hoşumuza giden bir görüntüye rastladık ki...

Huzur dolu, ne istediğini bilen ve etrafındakileri çok da umursamayan, en azından öyle gözüken veya benim üzerimde neden bilmiyorum,bu etkiyi bırakan, bu kişiye imrenmediniz mi :)

Bence çok özgür...Ya sizce? :)




Herkese iyi haftasonlarıııııııııı :))))))
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...