Pages

30 Eylül 2013 Pazartesi

Seviyorum / Sevmiyorum

1 sevdiğim 1 sevmediğimi götürse olmaz mı? :))


The House Cafe'nin kabaklı ve mihaliç peynirli pizzetesini,
Büyükada Milano Restaurant'ın ince dilim enfes kabak kızartmasını,
Türk kahvesinin kokusunu,
Marshall'ın deniz kabuğu rengini,
Kurtuluş'un canlılığını,
Köşebaşı Restaurant'ın dondurmalı irmik tatlısını,
Beşiktaş'taki Balkan Lokantasının patlıcan musakka, pilav, cacık üçlüsünü,
Hacı Bekir'in lokumunu,
Gelik'in mantarlı pilavını,
Eski Türk Filmlerini,
Vitra'nın "Water Jewel" serisini,
Duvar kağıtlarını özellikle The York Wallpaper olanlarını,
Habitat'ın kitaplığını,
Artstone'un taş duvarlarını,
Step Halı'nın patchworklerini,
Geniş süpürgelikleri,
Bir dediğini iki etmemeye çalışan ustaları,
Tchibo'nun askılarını,
Ve
Yol kenarlarına kedi evleri yapan site sakinlerini
SEVİYORUM :)


Sürekli o bitti, bu bitti diyen Galata Muhallebicisini,
The House Cafe'nin lakayt servis elemanlarını,
Baş ağrısını,
Levent'in sakinliğini,
Randevuya sürekli geç gelen ve bunu hak gören hastaları,
Kararsız kalmayı,
Park yeri bulamamayı,
Hayvanlara zülüm edenleri,
ince süpürgelikleri,
Karanlık evleri,
Enerjiyi hüp diye emen insanları,
Kahve Dünyasının mozaik pastasını,
Tek başına içilen Türk Kahvesini,
Ve
Kapısı çizildi mi acaba diye sürekli kapısını kontrol eden komşuları,
SEVMİYORUM











9 Eylül 2013 Pazartesi

Akıllı depola, Kafan rahat etsin ;)


Küçük yaşam alanlarına sahip kişilerin ortak sorunudur eşyaları oralara sığdırabilmek. 5 yıldır küçük ama sevimli bir evde yaşadığım için çok net biliyorum ki, küçük eve sığmak beceridir :) Hem her türlü eşyayı alacaksın, sığdıracaksın ve üstüne üstülük tüm bu eşyalar dağınık kötü bir görüntü de oluşturmayacak...Gerçekten beceri demiştim değil mi? :)
O yüzden mümkün olduğunca, küçük alanları verimli kullanmamız gerekiyor. Bazen bu mümkün olabiliyor ama bazen de eve sığabilmek ne mümkün... Şahsen ben açık depolama şeklini sevmiyorum. Kapak, her türlü karmaşayı örter diyerek,depolama alan tercihlerimi genelde dolaptan yana kullanıyorum...Aşağıda birkaç görsele yer verdim. Bu postum, dar alanlara sığmaya çalışan becerikli kişilere gelsin o zaman ;)














marthastewart

5 Eylül 2013 Perşembe

Ev dekorasyonu Zor mu? Eğlenceli mi?

Geçen postlarımdan birinde ev olayımızı hallettiğimizden bahsetmiştim. Evet son zamanlarda yazamayışımın tek nedeni bu; yorgunluk. Sürekli bir koşturma halinde ve sürekli bir şeyler seçme halindeyiz. Ne kadar güzel ama bir o kadar da yorucu bir süreçmiş bu. Evlenirken bu kadar yorulmadığımızı hatırlıyorum, herhalde o sırada dikkatimizin büyük bir bölümünü düğüne odaklamıştık ve farkında olmadan mı geçti bilemiyorum ama evet ev için son günlerde çok yorulduğum doğrudur :) Her şey içimize sinsin istiyorum, sonradan "tüh keşke şurayı da şöyle yapsaydık" dememek için maksimum çaba sarf ediyoruz. Sonuç mu? Henüz bilemiyorum ama umarım sonuç tüm bu yorgunluğu unutturacak nitelikte olur :)
E madem dekorasyon dedik, bu posta birkaç görsel eklemeden olmaz...

Mesela bu salonda en sevdiğim kısım kocaman pencereler oldu. Bol güneş ışığı alan ev nasıl da ışıl ışıl gözüküyor...
 







Bu salonda da renk kullanımını sevdim. Tek düze salonları sevmiyorum açıkcası. Mutlaka bir renkle salona hareket katma taraftarıyım. Aşağıdaki 3 örnekte renklerin salona nasıl da enerji kattığını görüyoruz... Bence siz de sıradanlıktan biraz çıkıp renklere salonunuzda yer verin... Bu, renkli yastıklarla olabilir, renkli bir halıyla veya renkli bir perdeyle olabilir... Bence pişman olmayacaksınız ;)





Canlı çiçeklerin evi nasıl da yaşanılır kıldığını burada belirtmeme hiç gerek yok herhalde, bu konuda hepimiz hemfikiriz :)




Bu salondaki tatlı mı tatlı köpişi belirtmeden geçemeyeceğim. Hiç dikkatimi çekmeyecek olan bir salonu bile postuma taşımak istedim :) Bir hayvan varsa, o ev zaten yaşanılası bir evdir :))
 




Keyifli perşembeler :))


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...