Pages

29 Temmuz 2011 Cuma

Neden?

Geçenlerde bir haber duydum; birileri bir bebek kedinin patilerini kesmiş!!!

O kadar dehşet duydum ki açıp gazeteden okuyamadım, herhangi birine soramadım.
Bu da benim savunma mekanizmam; sanki hiç olmamış gibi davrandım çünkü biliyorum ki böyle yapmasam, bu acıya, bu isyana dayanamayacağım :(
Hatta galiba o kedicik dayanamamış ve ölmüş...

Düşünüyorum da, biz nasıl seviyoruz bu canları ama birileri de nasıl nefret ediyor hatta vazgeçtim nefret de etmiyor, bu bambaşka birşey.
Kedi sevmeyen biri, hatta ondan nefret edercesine sevmeyen biri başka, tutup da onun patilerini kesen kişi başka...

Bu tamamen vahşet...
Bu tamamen vahşilik...

Sevmiyorsan sevme
Ama zarar da verme

Bu insanlar hasta, başka bir açıklaması yok bunun...
Üzgünüm hem de çok yorgunum artık :(


28 Temmuz 2011 Perşembe

Muhteşem Mutfaklar 2

Daha önce de mutfaklarla ilgili bir post hazırlamıştım biliyorsunuz. Gördüğünüz gibi hızımı alamadım ve bugün, farklı tarzlarda mutfak görselleri ile yine karşınızdayım.
Seviyorum mutfakları. Bence bir evi ev yapan kısım mutfaktır. Hangimiz istemeyiz ferah ve geniş bir mutfağı :) Ben tercihimi her zaman modern ve beyaz tonların ağırlıklı olduğu mutfaklardan yana kullansam da, evimdeki gri ve kırmızı tonlarda dekore edilmiş mutfağımı da seviyorum :)) Dediğim gibi sanırım ben, mutfak seviyorum... Buyrun bakalım aşağıdaki mutfak görsellerinden hangisi size göre :)























dekorasyonsitesi.net





27 Temmuz 2011 Çarşamba

indrimlr.com

indirimlr.com ile tanışmam, geçenlerde mailime gelen bir mail sayesinde oldu. Sevgili Yasemin Güroğlu, bana bir mail göndererek, indirimlr.com'un ne gibi özellikleri ve avantajları olduğundan bahsetti. Mailden sonra, siteyi ziyaret ettim ve sizlerle paylaşmadan olmaz dedim :)

Biliyorsunuz günümüzde indirim fırsatları sunan siteler çok popüler. Bu siteler sayesinde bulunduğunuz şehrin, o günkü fırsatlarından indirimli olarak yararlanabiliyorsunuz. Bu fırsatlar bazen bir restaurant indirimi, bazen bir masaj paketi veya bir konaklama paketi olabiliyor.

indirimlr.com'un avantajlarından biri; indirimlerin kategorilere göre sıralanmış olması. Benim için, bu gerçekten çok önemli çünkü diğer sitelerde karşıma çıkan görüntü kirliliği kafamı karıştırabiliyor, beni hedefimden uzaklaştırabiliyordu ancak dediğim gibi bu siteye girip, şehrinizi ve ilgilendiğiniz indirim kategorisini seçtiğinizde, filtreden geçirilmiş, sadece sizin ilginizi çeken indirimler karşınıza geliyor.

Aynı keyfi, aynı yemeği veya konaklamayı daha ucuza almayı kim istemez ki :)
E daha ne olsun :)

Kısa sürede, indirimlerden ve fırsatlardan haberdar olmak istiyorsanız, buyrun sizi buraya alayim :)
Lütfen bir tık tık ; http://www.indirimlr.com/sehir-firsatlari/



26 Temmuz 2011 Salı

Bahçe Salıncakları

Yaz demek, güneş demek,
Yaz demek, sıcak hava demek, balkon demek, teras demek, bahçe demek,
Yaz demek, bahçede dinlenmek, keyif yapmak demek :))

Bahçe demişken, keyif demişken,
Keyfinize keyif katacak, güzel mi güzel bahçe salıncaklarına göz atmadan olmaz :)

İşte karşınızda, kendinizi üzerine atmak isteyeceğiniz,
hatta üzerinden kalkmak istemeyeceğiniz(:P)
rahat mı rahat,
Konforlu mu konforlu bahçe salıncakları ;))

Seçin, beğenin, alın..:))
Benim favorim ilki :))
















dekorasyonsitesi.net

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Alışverişkolik Serisi :)

Yaz olunca sürekli bir kitaba başlıyor, hop diye okuyup bitiriyor ve yeni bir kitaba başlıyorum :)
En son burada Ahmet Ümit'in "İstanbul Hatırası"nı paylaşmıştım sizlerle.
Şimdi de yine Ahmet Ümit'in "Beyoğlu Rapsodisi" isimli kitabına başladım, onu bitirince sizlerle paylaşacağım ama bu 2 kitap arasına başka 2 kitap sıkıştırdım ve bugün onları paylaşmak istiyorum sizlerle :)

1.kitap; Alışverişkolik ve Evlilik, 2. kitap ise Alışverişkolik ve Ablası...







Sophie Kinsella tarafından kaleme alınan bu kitaplar çok eğlenceli, çok keyifli :) Yani tabii ki bir mesajı veya aman da alınacak çok önemli bir hayat dersi yok kitapta ama havuz kenarında veya bahçede,terasta keyifle okuyacağınız, hatta çok kolaylıkla hop diye 2 günde okuyup bitirebileceğiniz kitaplar bunlar.

Kitapların ana karakteri Becky...İlk kitap, Becky'nin-kendisi bir alışverişkolik olur,söylememe bile gerek yok sanırım-maceraları ve evlilik,düğün hazırlıkları ile ilgili bir kitap. İkinci kitap ise, Becky'nin üvey bir ablası olduğunu öğrenmesi ile başından geçen komik olayların anlatıldığı bir kitap.

Aslında ilk başta ilk kitabın kapağı ilgimi çekmişti,itiraf ediyorum :) ama okuyunca çok eğlendim ve 2.sini de aldım hatta 3.sünü de almayı planlıyorum :)) Üçüncü kitap da Alışverişkolik ve Bebeği...Bakalım,okuyunca onu da paylaşırım sizlerle ;)

Eğer eğlenceli bişiler arıyorsanız, bu kitaplar tam size göre, bir bakın derim ben :))


BU ARADA HERKES İÇİN ÇOOK GÜZEL BİR HAFTA OLSUN :)))))

21 Temmuz 2011 Perşembe

Keyifli Teraslar

Göz açıp kapayıncaya kadar bir sürede geçiyor yaz. Özellikle bu sene, yok geldi, yok gelmedi, yok soğuktu, yağmurdu derken yaz bizim şehrimize biraz geç geldi. Özellikle soğuk hava ve yağmur seven ben, bu durumdan hiç şikayet etmesem de(:P) yazın keyfi özellikle de güzel teraslarda yaşanan yaz akşamları gibisi de yok kabul ediyorum :)

İşte bu kişiliksiz perşembe gününü güzelleştirecek birkaç keyifli teras fotografı :))
Benim tercihimi soracak olursanız, kesinlikle hiç tereddütsüz son görsel derim :)

Peki ya sizin favoriniz hangisi?













dagdighouse.com






chictip.com



apartmenttherapy.com

19 Temmuz 2011 Salı

Mısır Düğünü ve Mısır'dan notlar :)

Biliyorsunuz, kızkardeşim dediğim canım arkadaşım Mısırlı biriyle evlenip Mısır'a yerleşti...
Eh bize de Mısır'daki düğüne katılmak kaldı :)

İşte Mısır havaalanına inerken Mısır'ın uçaktan görünüşü;




Efendim, Mısır sıcak hem de çok sıcak. Dolayısı ile genelde yeşilliğin az olduğu bir görünüme sahip. Gezimiz boyunca, en çok yeşilliği Maadi Bölgesinde gördük. Maadi bölgesi genelde diplomat ailelerinin ve zengin Mısırlıların oturduğu bir bölgeymiş. Mısır'ın tümünden biraz daha farklı.
İşte Maadi Bölgesinden birkaç kare;





Gelelim Kahire Müzesine... Kahire Müzesi gerçekten bir zenginlik barındırıyor içinde. Ancak müze girişinde fotoğraf makinelerini topladıkları için, müzenin ve mumyalarıın fotograflarını çekemedim. Ancak birkaç bilgi verebilirim müzeyle ilgili;
Müzenin tarihi 1835 yılna kadar gider. O tarihte Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa Eski Mısır uygarlığından kalan eserlerin ticaretini yasaklar ve Kahire'de bulunan Ezbekiye bahçesinde bulunan küçük bir binada bu yapıtların korunması için emir verir. Daha sonra burası Ezbekiye bahçesi müzesi diye anılacaktır.
Mehmet Ali Paşa'nın ölümünden sonra, 1850 yılını takiben eski eser ticareti gene başlar. Mehmet Ali Paşa'nın halefleri Ezbekiye bahçesinde toplanmış olan eski eserlerden bazılarını prestijli konuklarına armağan etmeye başlar. Sonunda Ezbekiye bahçesindeki müze Kahire Kalesi'ndeki bir binaya taşınır. 1854 yılında Kahire Kalesi'ndeki binaya taşınmış bütün eserler Mısır Hıdivi Abbas Paşa tarafından Avusturya Arşidükü Maximilian'a hediye edilir.
1858 yılında, Fransız Mısırbilimci Auguste Mariette tarafından, Said Paşa'nın da desteği ile, Kahire'nin Bulak semtinde Nil kıyısında bir bina yeni müze binası olarak seçilir. Nihayet 1863 yılında, Hıdiv İsmail Paşa döneminde Bulak Müzesi açılır. 1878 yılında Bulak'taki sel baskınından sonra bu müze de kapatılmak zorunda kalınır.
1886 yılında Bulak Müzesi yeniden ama geçici olarak açılır. 1890 yılında ise müzedeki bütün eserler Giza'daki Hıdiv İsmail Paşa'nın sarayına taşınır. Ama müzedeki artifaktların sürekli olarak artış göstermesi üzerine Auguste Mariette ve diğer Mısırbilimciler daha büyük ve sabit bir müze binasının seçilmesi için ısrar ederler.
1897 yılında, Kahire'deki Tahrir meydanında, Hıdiv Abbas Hilmi Paşa ve arkeolog Gaston Maspero'nun da eşliğinde, bugünkü Mısır Müzesi'nin temelleri atılır. Yaklaşık 5 yıl içinde yeni müze binasının inşaatı bitirilir. 1902 yılında birkaç ay içinde Giza Müzesi'ndeki bütün eski eserler yeni müze binasına taşınır. Nihayet 15 Kasım 1902 tarihinde Mısır Müzesi'nin resmi açılışı yapılır.(http://tr.wikipedia.org/wiki/Kahire_M%C4%B1s%C4%B1r_M%C3%BCzesi)

Müzede çok sayıda mumya sergilenmekte. Gerçekten çok büyüleyici bir atmosfer var içeride...

Ve birkaç fotograf da piramitlerden;

Piramitler, şehrin biraz dışında taksiyle gidilebilecek mesafede bir alan içindeler.
Biz piramitlere giderken şöyle birşey yaşadık; O alana yaklaştığımızda, birkaç kişi arabayı durdurup, yolun kapalı olduğunu, ancak develerle devam edebileceğimizi söylediler. Ancak arabamızın sürücüsü, böyle birşeyin olmadığını, bu tip davranışların Mısır'da çok yaygın olduğunu söyledi ve arabayla devam ettik. Alana biraz daha yaklaştığımızda, bu sefer de başka biri arabayı durdurup, sağ taraftaki camdan sürücü ile konuşmaya başladı. Konuşmanın ortalarında elini içeri uzattı ve kilidi açarak, arabaya bindi ve bize rehberlik edeceğini söyledi. Uzun uğraşılar sonucu istemediğimizi anlatabildik daha doğrusu resmen adamdan kaçmak zorunda kaldık :P
Piramitlerin bulunduğu alana geldiğimizde, bilet alıp içeri girdik. İçeride de ayrı bir mücadele verdik açıkcası çünkü sizin turist olduğunuzu anlayan Mısırlı birkaç genç, size adeta yapışıp, rehberlik etmeye çalışıyorlar. Hatta elinizden biletinizi alıp, geri vermiyorlar. Aslında bilete ihtiyacınız yok içeride ama siz bunu bilmeden bileti almak için peşlerinden koşturuyorsunuz ve bir anda bir şekilde sizi gezdirmiş oluyorlar ve para talep ediyorlar sizden...

Bütün bunlar dışında, piramitler gerçekten etkileyici, büyüleyici...

İşte bu da, Conrad Kahire'deki odamızdan, dillere destan güzelliği ile Nil Nehri :)


Nil nehri, Dünyanın en uzun nehridir (6.650 km). Havzası Afrika kıtasının onda birini kaplar. Güneyden kuzeye doğru akar ve üç ana kolu vardır: Beyaz Nil Nehri, Mavi Nil Nehri ve Atbera Nehri.
(http://tr.wikipedia.org/wiki/Nil)


Ve biraz da yiyecek ve içecek :)
Mısır'da düğünümüzde bir tatlı yedim ki muhteşem hatta muhteşem ötesi :)
İsmi; Om Ali :)


Tatlının isminin Türkçe Anlamı; Ali'nin annesi :))

Tatlının hikayesi-tabii ne kadar doğru bilmiyorum-şöyleymiş;
Mısır Hıdiv'i (Osmanlı'nın Mısır Valisi) zaman zaman kıyafet değiştirerek halkın arasına karışır ve onları evlerinde "Tanrı misafiri" olarak ziyaret ederdi. Tine bir akşam Vali, Kahire'nin yan mahallelerinden birindeki küçük bir evin kapısını çalar ve eve konuk olur. Kıyafet değişikliğine rağmen Vali'yi tanıyan aile ne ikram edeceği konusunda telaşa düşer. Evde yenebilecek hemen hiçbir şey yoktur. Fakat evin hanımı mulfağındaki malzemelerle, ki bunlar çeşitli kuruyemişler, süt ve yufkadır, çok hoş bir tatlı yapar ve Vali'ye ikram eder. Vali tatlıyı çok sever, ev sahibine tatlının adını sorar. Tatlının herhangi bir adı olmadığından ev sahibi birden şaşırır ve hemen tatlıyı karısı yaptığı için "Ommu Ali" "Ali'nin Annesi" der. O gün bugün Mısırda bu tatlı ünlü olur ve büyük bir zevkle yenir.


Sonuç olarak, Mısır, çok farklı, Nil Nehri ile çok otantik bir şehir...
Tabii ki buralardan çok çok farklı. Ama gidip gördüğünüzde, bence ilginizi çekecek bir şehir ;)


15 Temmuz 2011 Cuma

1 Kadın 2 Salak

Bu seferki kitap, tam bir çıtır çerez tadında; "1 Kadın 2 Salak"




Okumaya başladınız mı, sayfalar nasıl geçiyor anlamıyorsunuz ve bir bakıyorsunuz ki kitap bitmiş :P
Efendim, kitabımız Fatih Aker ve Livio Jr.Angelisanti tarafından kaleme alınmış.

Daha önce Pucca'nın kitabını okudunuz mu bilmiyorum ama eğer okuduysanız şöyle tarif tanımlayabilirim bu kitabı; Pucca'nın kitabının erkek versiyonu...

Başka bir deyişle, kitabımız, 2 erkek tarafından kaleme alınmış, bolca argo kelime içeren ve günümüz erkeklerine ışık tutan çerez bir kitap olmuş. Aman da öyle mesajlar veya ağır konular beklemeyin kitaptan, adı üstünde; 1 kadın,2 salak... Konuyu az çok tahmin edebilmişsinizdir herhalde ;)

Eğer ciddi konulara vaktiniz yoksa, kalın olmayan çerez bir kitap arıyorsanız ve argo kelimeler, küfürler sizi rahatsız etmeyecekse, bu kitap size eğlenceli vakit geçirtebilir... Aklınızda olsun ;)

HERKESE İYİ HAFTASONLARI :))))))

14 Temmuz 2011 Perşembe

Yine Mimlendim :)

Sevgili Buket beni blogunda mimlemiş :)

Efendim mimimiz şu; yangında bir şey kurtaracak olsanız, bu ne olurdu?

Şimdi, evimde bir yangın çıkarsa,bir kere 1 şey bana hayatta yetmez, o sırada alabildiğim ne varsa almaya çalışırım. Yok illaki bir şey kurtaracaksam, herhalde parayla satın alabileceğim şeyleri geçer, benim için manevi olarak anlamlı şeyleri kurtarırdım :)
Yok bu da yeterli değilse Bisby'mi alır çıkardım, benim için manevi değeri çoook büyük, hem şunun tipine bir bakın,yangında bunu bırakabilir miydiniz :))




Ben de bu mimi cevaplamak isteyen herkese gönderiyorum :)

13 Temmuz 2011 Çarşamba

NİCE SENELERE AŞKIM :)

Evet bugün kocacıkla evlilik yıldönümümüz :))

Dile kolay tam 3 sene önce bugün, evet dedik birbirimize...Hem de benim için çok özel olan bir şekilde :))

3 sene belki çok fazla değil ama benim için çok az da değil.
Neler neler yaşandı ve yaşanacak daha :)

O halde yaşanacak güzel anlara, hep beraber, hep birlikte :))

3. EVLİLİK YILDÖNÜMÜMÜZ KUTLU OLSUN KOCACIK,
SENİ ÇOK SEVİYORUM :))





12 Temmuz 2011 Salı

İSTANBUL HATIRASI



Yine bir tatil, yine bir kitap :)

Tatillerin en sevdiğim yanı, bol bol kitap okuyabilmektir. Kimse sizi rahatsız etmez, yapılacak iş yoktur,
ev işi hiç yoktur... Yapılacak tek şey; güneşlenip, havuza-denize girmek ve kitap okumaktır :))

Bu tatilimin başrolünde ise "İstanbul Hatırası" vardı...
Yazarı, Ahmet Ümit...

Çok güzel, çok sürükleyici, çok bizden bir kitap. Okurken gerçekten, romanda bahsedilen bütün mekanları bir bir gezmek istiyor insan...
İstanbul'da yaşadığı halde, İstanbul ile ilgili ne kadar az şey bildiğini fark edip üzülüyor.

Özetle, kitapta cinayetler işleniyor. Kitabımızın kahramanı ise bir başkomiser.
Ekibi ile cinayetleri çözmeye çalışıyor. İşin ilginci, her bir ceset, İstanbul'da farklı bir tarihi eserin altına bırakılıyor. Ekip, cinayetleri çözmeye çalışırken, aynı zamanda bu tarihi yapıların önemini de çözmeye çalışıyor. Çünkü ancak bu şekilde, katilin veya katillerin ne mesaj vermeye çalıştıklarını anlayabileceklerine inanıyorlar...

Kısacası, altta yatan polisiye kurgunun yanı sıra, kitap, tarihi yönüyle de sizi alıp kuşatıyor...
Hatta havalar biraz serinlesin, kitaptaki mekanları bir bir gezmeyi planlıyorum :))

Ben çok beğendim, okumanızı tavsiye ederim,
veya okuyanlar var ise yorumları bekliyorum...;)

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Kaçamağın ardından...

Evet kısa kaçamağım bitti, tıpkı her güzel şeyin bittiği gibi :)
Yine haftabaşı, yine bir pazartesi ve ben yeni hastalarla buluşmak üzere, yine hastanemdeyim :)

Dün gece çok geç vakitte döndüm, bugün gözümü zor açarak, sürünerek geldim neredeyse...
O yüzden lafı çok fazla uzatmadan şu sevimli köpiş görselleri ile sizi baş başa bırakıyorum :))

HERKESE MUTLU HAFTALAR :))

















(evcilkopekler.com)

7 Temmuz 2011 Perşembe

Küçük bir kaçamak :)

EVET EVET EVET
YİNE YİNE YİNE
:))))))))))))

Efenim yine küçük bir kaçamak yapıyorum
Yine küçük bir tatile gidiyorum :)

Hatta siz bunu okurken ben ya uçakta olacağım
ya da Kıbrıs'ta
:))

Geçen sene de Kıbrıs'a gitmiştik tatil için hatta belki hatırlayanlarınız vardır,
Bu sene de yine Kıbrıs :)
 Kıbrıs'ı sevdiğimiz çok mu belli oluyor? :P

Neyse ben kısa bir kaçamak için,
kısa bir süre yanınızdan ayrılırken,
hepinize, herkese güzel günler,
mutlu bir haftasonu diliyorum :)))))))))))



6 Temmuz 2011 Çarşamba

Kenarsız baklava olmaz...

Geçenlerde sevgili Sazan'ın blogunu keyifle okurken gözüme çarptı bu cümle ve beni bambaşka alemlere götürdü; Kenarsız Baklava Olmaz...

Evet olmaz, tıpkı dikensiz gül, gecesiz gündüz, kavgasız ilişki olmayacağı gibi kenarsız baklava da olmaz. Ortayı çevreleyen bir kenar olmalıdır mutlaka.Tıpkı hayatta olduğu gibi..Nasıl ki baklavanın kenarları varsa, hayatın da kenarları vardır...

Ne kadar ortalarda dolaşmaya çalışırsak çalışalım, kimi zaman gelir, o kenarlara çarparız...O kenarlar kimi zaman bizi üzer, kimi zaman ağlatır, kimi zaman isyan ettirir ama hayatın içindedir işte, yaşanmalıdır doyasıya. Yaşanmalıdır ki, sonra ortaya gelince, ortanın tadının farkına varalım...

Sonra düşündüm kendi kendime ve fark ettim ki ben hep kenar severim, herşeyin kenarını yerim, böreğin de baklavanın da :) Ortadaki yumuşak kısmı sevmem hiç, hiç almam,hiç tercih etmem...Evde de hep kenarları yerim. Kenar hep kenar...Tıpkı hayatta yaptığım gibi :)  Baklavanın kenarı gibi, sanırım hayatın da kenarlarını seviyorum ben...Belki de bu yüzden sürekli burnumu belaya sokmam ve sürekli bir heyecan aramam...Tıpkı baklavada olduğu gibi, hayatın da kenarlarını seviyorum işte..Ortadaki yumuşak kısım hiç bana göre değil...:)

Gerçi son zamanlarda çabalıyorum ortaya gelmek için, kenarlarda dolaşmamak için ve kim bilir belki bir gün başarırım baklavanın ortasını sevmeyi :) Zaten bu da bir çeşit farkındalık değil mi? Önce fark etmeliyim ki değiştirebileyim ;))



Ve, ben bu yazımı sevgili Sazan'a ithaf ediyorum :))

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Sonunda Chilekle Buluştuk :))))))))))

Ben bu kadar güzel geçen, bu kadar nasıl geçtiği anlaşılamayan, bu kadar tadı damağımda kalan bir 4 saat yaşamamıştım :))
Evet sanırım anladınız, geçtiğimiz cuma günü, sonunda sevgili Chilek ile yani sevgili Nihan ile buluştuk :))))))))

Yüz yüze buluşmadan önce de biliyordum aslında ne kadar aynı olduğumuzu, kafamızın nasıl aynı çalıştığını, ama yüz yüze görüşünce bir kez daha anladım ki, ben nasılsam sevgili Nihan da aynısı :) Her şey, her düşünce, her his bu kadar mı aynı olur :))
Bu nasıl anlatılır bilemiyorum, sanki ilk görüşmemiz değil de, sürekli görüşüyormuşuz da bu da onlardan biriymiş gibi, ilk dakikadan itibaren cır cır konuşmaya başlar mı 2 insan :) Evet olurmuş, gerçekten olurmuş...Daha ilk andan itibaren o kadar tatlı bir sohbet sardı ki bizi, konu konuyu açtı, konu konuyu açtı derken oturduğumuz Starbucksta kalakaldık :)) Starbuckstan sonra, 2 kızın yan yana gelip de yapmadan duramayacağı bir ritüeli gerçekleştirelim dedik yani mağazalara baktık :))  Zaten 2 kız yan yana gelecek de mağaza gezmeyecek, tarih yazmaz :PP Ve sonrasında da çook güzel bir yemek yedik karşılıklı, bütün rejimi,diyeti bir kenara bırakarak böyle biralar tokuşturarak filan :)) Ve tabii ki yemek sonrası kahvemiz;




Bu güzel günün güzel anılarından başka, bana kalan çok özel ve çook güzel başka birşey daha var :)
Sevgili Chilekciğimin kendi elleriyle bana yaptığı doğumgünü hediyem :))



Bazen bazı şeyleri ne kadar da güzel yazsam, ne kadar da anlatmaya çalışsam anlatamayacakmışım, o hisettiğim duyguları sanki iyi ifade edemeyecekmişim gibi gelir. İşte bu da o anlardan biri yani bu güzeller güzeli kutu, benim için o kadar değerli ki, nasıl anlatsam, nasıl tarif etsem sanki yetersiz olacakmış gibi geliyor bana... Bu kutuya her baktığımda, benim için yapılmış olduğu aklıma geliyor, benim için,sadece benim için :)) Bu nasıl özel bir his, nasıl özel bir hediye, nasıl değerli benim için anlatamam :))







Evimin en güzel köşesine yerleştirdim bile :) Ve ne zaman baksam, bana Chilekciğimi yani içtenliği, hesapsızlığı ve kafası benim gibi çalışanların olduğunu hatırlatıyor bana :) Ve de ne kadar şanslı olduğumu; şanslıyım çünkü Nihan ile yollarımız bir şekilde kesişti :)) Şanslıyım çünkü çoğu konuda benim gibi düşünen biriyle tanıştım...:) O kadar çok ortak noktamız var ki; konuşurken kaç kez içimden "Allahım işte benden bir tane daha var" diye geçirdim :)) Evet benden bir tane daha var ve Ankara'da...Bu önemli bir detay mı? Hiç değil çünkü biliyorum ki aynı şehirde olamasak da artık hep birlikteyiz ve birbirimize sadece bir otobüs veya uçak kadar uzağız :)) Başka bir deyişle; artık hep yakınız :))))))

1 Temmuz 2011 Cuma

İncir Reçeli

Evet sonunda izledim. Herkesin anlata anlata bitiremediği film; İncir Reçeli...





Neden bilmiyorum, son zamanlarda izlediğim filmleri çok sevemiyorum, içine giremiyorum yani içine giriyorum da, konuyu, vermek istedikleri aşkı çok hissedemiyorum.

Bu filmde de yine bir aşk hikayesi anlatılıyor hatta
körkütük aşk anlatılmaya çalışılıyor.
Peki ama nasıl oluyor da 2 günde böylesine aşık olabiliyor insan?
Nasıl oluyor da gözü hiçbir şey görmüyor, herşeyi yapabilecek duruma geliyor?

Tamam tabii ki biliyorum, aşkın mantığı olmaz, belli süresi olmaz, hatta çoğu zaman aşk=mantıksızlıktır...
Herşeyi biliyorum ama ne yapayım böyle hissediyorum izlerken...
Sanki hızlandırılmış birşeyler izliyorum gibi oluyor.
Sanki sırf çekilmiş olsun diye çekilmiş gibi hissediyorum.

Yoksa yaşlandım mı :)
Yaşlandım ve o deli aşık olma halleri mi bana uzak geliyor
veya
uzzuuun çok uzun bir ilişkinin içinde olduğum için mi artık deli aşklar bana uzak geliyor bilmiyorum :PP

Neyse, şaka bir yana, 
film kötü değil hatta son sahne vurucu.
Erkek karakterin kolundaki dövmeyi görünce gerçekten duygulandım kabul ediyorum.
Hatta film bitince gözlerim yaşardı mı? Evet yaşardı, onu da kabul ediyorum...
E şimdi siz çıkıp da "o zaman neyi beğenmedin" diye sorabilirsiniz, haklısınız, ama
izlerken böyle hissettim işte, nedense çoook içime sinen bir film olmadı...

Bir de siz izleyin bakalım fikriniz ne olacak?


PS: Bugün çook güzel bir gün olacak eminim..:)))
Detaylar, gelecek hafta :))

HERKESE İYİ HAFTASONLARI :))




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...