The House Cafe'nin kabaklı ve mihaliç peynirli pizzetesini,
Büyükada Milano Restaurant'ın ince dilim enfes kabak kızartmasını,
Türk kahvesinin kokusunu,
Marshall'ın deniz kabuğu rengini,
Kurtuluş'un canlılığını,
Köşebaşı Restaurant'ın dondurmalı irmik tatlısını,
Beşiktaş'taki Balkan Lokantasının patlıcan musakka, pilav, cacık üçlüsünü,
Hacı Bekir'in lokumunu,
Gelik'in mantarlı pilavını,
Eski Türk Filmlerini,
Vitra'nın "Water Jewel" serisini,
Duvar kağıtlarını özellikle The York Wallpaper olanlarını,
Habitat'ın kitaplığını,
Artstone'un taş duvarlarını,
Step Halı'nın patchworklerini,
Geniş süpürgelikleri,
Bir dediğini iki etmemeye çalışan ustaları,
Tchibo'nun askılarını,
Ve
Yol kenarlarına kedi evleri yapan site sakinlerini
SEVİYORUM :)
Sürekli o bitti, bu bitti diyen Galata Muhallebicisini,
The House Cafe'nin lakayt servis elemanlarını,
Baş ağrısını,
Levent'in sakinliğini,
Randevuya sürekli geç gelen ve bunu hak gören hastaları,
Kararsız kalmayı,
Park yeri bulamamayı,
Hayvanlara zülüm edenleri,
ince süpürgelikleri,
Karanlık evleri,
Enerjiyi hüp diye emen insanları,
Kahve Dünyasının mozaik pastasını,
Tek başına içilen Türk Kahvesini,
Ve
Kapısı çizildi mi acaba diye sürekli kapısını kontrol eden komşuları,
SEVMİYORUM
4 yorum:
Ahaha sevdiklerimiz çok sevmediklerimiz daha çok. Ruhumuz muhalif bizim ötesi yok :))
selincim, başlığı okuduğum anda sevdiğim yemekler ve sevmediğim kilolarım geldi aklıma..götürse keşkee:))))
en çok enerjimi hüp gibi emen insanları sevmiyorummmmm :(
Chilek, kesinlikle yahu hatta bazen kendine bile karsi ;))
Yelizcim, ne kadar da dogru,aklima gelseydi ben de bu maddeleri kesinlikle eklerdim listeme;)
Özge Şen, evet o insanlari uzak tutmakta fayda var,gerci uzak tutarken bile yetisebiliyor bazilari ama mumkun okdugunca uzak tutalim;)
Yorum Gönder