Pages

2 Nisan 2012 Pazartesi

Kekemeliğin Tedavisi

Daha önceki BU postumda, kekemeliğin ne olduğundan uzun uzun bahsetmiştik. Bugün de konumuz kekemeliğin tedavisi ve konuğum, konunun uzmanı Serkan Bengisu.





Selin Ergeçer: Serkancığım daha önceki postumuzu hazırlarken, kekemeliğin tedavisini de konuşacağımızı söylemiştik; o halde şu soruyla başlamak istiyorum; kekemeliğin tedavisi mümkün mü?
Serkan Bengisu: Bu soruya cevaben şunu söylemek isterim; genel olarak problemleri 2 başlık altında toplamak gerekirse,ilk grup biten problemler, ikinci grup ise yönetilen problemlerdir. Biten problemlerde uygulanan tedavi sonrasında, problem ortadan kalkar. Yönetilen problemlerde ise problem yönetildiği sürece iyileşir. Kekemelik ikinci gruba giren yani yönetilen bir problemdir.


S.E: Yani "kekeme olan biri, hayatı boyunca bu sorunu yönetmek zorunda" diyebilir miyiz?
S.B: Evet diyebiliriz.


S.E: O halde şöyle sorayım; bu sorunu nasıl yöneteceğiz?
S.B: Kekemelik probleminde uygulanan konuşma terapilerinde amaç, akıcılığın arttırılması ve iletişimin daha başarılı hale getirilmesidir. Akıcılık arttırıldığında kekemelik semptomları da buna bağlı olarak yok olur. Semptomları azaltmak için ve daha akıcı konuşmayı sağlamak için temelde kişilere daha farklı bir konuşma akışı öğretilir.


S.E: Peki bu konuşma akışı heyecanlandığında veya duygusal durumuna bağlı olarak değişiklik gösterir mi?
S.B: Evet gösterir. Aslında bu herkes için böyledir. Her insan heyecanlandığında veya duygusal durumu değiştiğinde buna bağlı olarak ses tonu ve konuşma akışı farklılaşabilir. Ancak kekeme kişilerin tanımladığı heyecan durumları diğer insanlardan daha farklıdır. Kekeme kişiler tanımadıkları kişilerle konuşurken, kalabalık bir ortamda konuşurken ya da telefonla konuşurken heyecanlandıklarını söylerler. Aslında bu durum, heyecandan çok, "nasıl konuşacağım" kaygısıdır.


S.E: O zaman şunu diyebilir miyiz; kişi hem kekemelikle baş ederken hem de duygusal durumu ile de baş etmek zorunda?
S.B: Evet diyebiliriz zira kekeme kişilerin konuşmaları ile yaşadıkları sorun beraberinde buna ilişkin kaygılar biriktirmesine de neden olur ve bu durum zaman içerisinde bir kısır döngü yaratır. Konuşmadaki problem daha fazla kaygıya, kaygı da daha fazla kekemeliğe yol açar.


S.E: Peki bu durumda ne yapmak gerekir?
S.B: Bu tarz durumlarda genelde kombine tedaviler uygulanabilir. Öncelikli olarak bu kısır döngünün bir şekilde kırılması gerekli. Temelde konuşma terapisi ile yapılan çalışmalar kekemelik semptomlarının azalmasına ve akıcılığın arttırılmasına yönelik çalışmalardır. Konuşma belirli bir akış kazandıktan sonra ve kekemelik semptomları yok olduğunda kişinin kaygısı ile ilgili de bir psikolojik destek alması sorunun çözümünde yararlı olabilir. Aslında birçok kekeme kendileriyle ilgili bir algı sorunu da yaşamaktadırlar.


S.E: Ne gibi?
S.B: Var olan kekemelik problemlerini ve kekemelik şiddetini normalden çok daha büyük ve hayatın her alanında onları kısıtlayan bir problem olarak değerlendirirler. O nedenle kişilerin problemlerini daha gerçekci algılamaları ve bu durumla baş etmeyi öğrenmeleri de konuşma terapisinden alacakları başarıyı arttırmaktadır.


S.E: Peki başlarda bahsettiğin akıcılığı arttırma egzersizleri ne tür egzersizlerdir? Ve kişi bunları seansların dışında, evde de çalışmak zorunda mı?
S.B: Kemelikte uygulanan akıcılık kazandırma egzersizlerini 3 ana başlık altında toplayabiliriz. Birincisi; konuşmadaki nefes desteğini arttırma, ikinicisi; konuşma hızının yavaşlatılması, üçüncüsü ise; bir miktar daha ahenkli konuşma.

Kekemelikle ilgili tedaviler genelde 4 aşamada gerçekleştirilir. Birinci ve ikinci aşama, değerlendirme ve fark ettirme aşamasıdır. Bu aşamada problemin oranı, şiddet yüzdesi ile ilgili değerlendirmeler yapılır ve kekemeliğin nasıl bir problem olduğu danışanlara anlatılır.

Üçüncü aşama terapi aşamasıdır. Bu aşamada konuşma terapisti tarafından uygulanan tekniklerle kekemelik semptomları azaltılır ve akış arttırılır.

Dördüncü aşama ise genelleme aşamasıdır ki bu durum oda içerisindeki terapi seanslarıyle başlayıp tüm yaşam boyunca devam edecek bir süreci kapsar. Zira yönetimden kast edilen de budur.


S.E: O halde çevrede gördüğümüz "14 günde kekemeliğe son" cümleleri gerçeği pek de yansıtmıyor, bu yazılara güvenebilir miyiz?
S.B: Bu tarz tedaviler kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır. Kekemelikte uygulanan tedavi yöntemleri muhakkak ki konuşma akışında bir farklılık yaratacaktır yani ilk değerlendirmede kekeleyerek konuşan kişi, uygulanan konuşma terapisi teknikleri ile bir süre sonra akıcı konuşan ve kekelemeyen bir bireye dönüşür. Ancak buradaki önemli nokta bu durumun hayat içerisinde de devam edebilecek nitelikte olmasıdır. Eğer kekemelik tedavisini sadece tedavi yapılan ortamdaki değişiklikten ibaret sayarsak, bu gerçekçi bir tedavi durumunu yansıtmaz.


S.E: Peki bu tarz kurumlarda çalışan kişilerin hepsi, senin aldığın eğitimi alan kişiler midir?
S.B: Hayır, değiller. Hatta herhangi bir eğitim alan kişiler de değiller. Bu tarz kurumlarda bilgisayar aracılığı ile gerçekleştirilen bilimsel geçerliliği kanıtlanmamış yöntemler uygulanmaktadır. Herhangi biri böyle bir program alıp bir merkezdeki birçok bilgisayara bu programları yükleyerek bu tarz merkezler oluşturabilir. İnsan sağlığı ile ilgili bu durumda ülkemizdeki yasalardaki boşluk ve denetimsizlik maalesef bu tarz merkezlerin işlerini sürdürmesine olanak tanıyor. Ancak yakın bir gelecekte bu tarz merkezlerin bu rahatlıkta, bu tarz işler yapamayacaklarını düşünmekteyim.


S.E: Peki kekemelik sorunu olan biri, seçimini nasıl yapmalı yani terapistini neye göre seçmeli?
S.B: Bu konuda problem yaşayan biri dil ve konuşma terapistliği alanında eğitim almış bir dil ve konuşma terapisi uzmanı ile çalışmalıdır.


S.E: Sonuç olarak Serkancığım, anladığım şu; kekemelik yaşam boyu dikkat edilmesi ve yönetilmesi gereken bir problem türüdür. Eğer doğru yöntemler öğrenilirse kişi hayatını sorunsuz bir biçimde idame ettirebilir, doğru mu anlamışım?
S.B: Kesinlikle doğru anlamışsın, tabi bu öğrenme aşamasını uzman bir kişiden almak kriterini de atlamayalım :)

1 yorum:

Chilek dedi ki...

Etrafımda bu sorunu yaşayan kimse yok ancak ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliyorum. Yaşam kalitesini düşüren rahatsızlıkların aslında sürdürülebilen tedavilerle çözüm bulması bir o kadar mutlu edici. Sadece farkındalık kazanmak ve yılmamak gerekiyor. İkinizin de emeğine sağlık, harika bir yazı olmuş:))

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...