Pages

18 Haziran 2010 Cuma

BİR FİZYOTERAPİSTİN GÖZÜNDEN;FİZYOTERAPİ NEDİR? FİZYOTERAPİST KİME DENİR?

Bundan böyle artık fırsat buldukça, farklı alanlarda uzmanlaşmış kişileri blogumda konuk edeceğim...
Böylece, o alanlarla ilgili merak edilen soruları cevaplamaya çalışacağız birlikte...
Hem faydalı, hem de eğlenceli olur diye düşündüm, umarım sizin de hoşunuza gider :)

İlk konuğum, burada hastanede, aynı ünitede birlikte çalıştığım  
fizyoterapist arkadaşım;Dağhan Yüksel Pişkin...  
Bu sohbeti yaparken, hadi dedik kendimizi de eğlendirelim bari ve gazete röportajı gibi olsun dedik :))
Ne zormuş röportaj yapmak :)) İnsan kendi arkadaşına bile soru sormakta zorlanıyorken,yabancılardan laf alan gazetecileri bir kez daha tebrik ediyorum ;))
Biz çok eğlendik, umarım okurken siz de zevk alırsınız...

Dağhan, 26.06.1986 doğumlu... Anlaşılacağı gibi yengeç burcu ve inanılmaz romantik bir erkek :)

Selin: Peki Dağhan, kimdir fizyoterapist? Neler yapar? Nerelerde çalışır?

Dağhan: Bizler, hani gizli kahraman derler ya, biraz arkada kalmış, pek bilinmeyen ama sahnedeki performansta etkisi büyük olan, sağlık sektörü personelleriyiz.Bana ne yapar diye sorulduğunda, cevap vermekte çok zorlanıyorum aslında çünkü öyle geniş bir çalışma alanları var ki fizyoterapistlerin...
Ama özetle doğuştan veya sonradan edinilen, bir takım rahatsızlıkların doğurduğu, doğurması muhtemel sonuçları kendi birtakım tedavi konseptlerimizle, egzersizlerle, elektroterapi modaliteleri ile tedavi etmek veya önlemektir. Bunun için de fonksiyonelliği, bağımsızlığı olabilecek en iyi seviyeye getirmek en temel amaçtır. Ve ortopediden kalp damar cerrahisine, çocuklardan spora kadar geniş bir alanda gizli kalmış fizyoterpistler vardır.

S: Genel anlatımıyla çok güzel bir tanımlama oldu ama biraz daha açar mısın mesela bize bir vaka örneği verebilir misin?

D: Tabii, mesela inme ünitesinde çalıştığımız için nörolojik bir vaka örneği sunalım...
İnme geçirmiş bir kişide hareket kaybı varsa, o hareketleri tekrar kazanabilmesini, bu hareketsizlikten doğabilecek kas kütlesi kaybı, eklem kısıtlanmaları,yatağa bağımlı ise, birtakım kalp ve akciğer problemleri gibi sorunların önlenmesini ve bazı sekeller olsa bile hastanın günlük işlerine, sosyal hayatına, mesleğine,
olabilecek en bağısmız şekilde tekrar adapte olmasını sağlamak için çalışırız...

S: Bildiğim kadarıyla şu an bir yüksek lisans programına da devam ediyorsun.Programın adı "Göğüs Hastalıklarında Rehabilitasyon". Bu konuda bilgi alabilir miyiz biraz?

D: Tabii ki ...Kimisine programın adını söylediğimde "fizik tedaviyle ne alaka" diyor çünkü sadece kas ve eklemlerle uğraştığımız gibi bir yanılgı var. Oysa, bu programda olduğu gibi tıbbın hemen hemen her alanında uygulamalarımız var. Göğüs hastalıklarında rehabilitasyon,astım, geçirilmiş göğüs cerrahisi, koah (kronik obstrüktif akciğer hastalığı), akciğer kanseri vb birçok durumda akciğere yönelik medikal olmayan tedavi girişimlerini kapsar. Mesela akciğer kapasitesinin korunması, bozulmuşsa arttırılması, solunumun düzenlenmesi gibi...

S: Eh madem röportaj gibi yapalım bunu dedik, devam edelim :) Benim bu blogumu konuşurken ortaya çıkmıştı,senin de sanırım yazı yazma deneyimin olmuştu. Ondan biraz bahseder misin nasıl olmuştu?

D: Dedemin gazeteci arkadaşları vardır.Yazı yazmak istediğimi dedeme belirtince ortaokulda belli bir dönem bir gazetede yazı yazdım,sonra üniversiteye yeni başladığımda,yarım kaldığını hissetmiş olacağım ki,başka bir gazeteyle bu kez ben irtibata geçip,böyle bir isteğim olduğunu söyledim.Onlar da seve seve bana köşelerinde yer verdiler...

S: Bildiğim kadarıyla müzik de var?


D: Evet, müzikle ilgili yine üniversitedeyken, yurtta kaldığım dönemde kendi adıma biraz şanslı bir odaya denk düşmüştüm,kuzenim gitar çalıyordu ve aynı ranzayı paylaşıyorduk, biraz bunun üzerine gidelim dedik. Sonra diğer arkadaşlarla da birbirimizi bulup,bir baktık ki stüdyoda prova yapıyoruz :) Taksimde şu an inan nasıl olduğunu hatırlamadığım bir şekilde bir mekanla anlaştık ve kısa bir dönem orada sahne aldık...Ciddi anlamda ilk deneyimimdi...   (Yanda Dağhan'ın sahnede çekilmiş bir resmini görüyorsunuz)

S: Peki neden müzik?

D: Müzik, aslında sadece müzik de değil,sanat bir nevi insanın dilidir.Ama buradaki sanat biraz daha şey..hımmm...

Bir dal olarak değil de nasıl tabir ediyim onu insan çemberi ve insanın en temel ihtiyaçlarından biri de kendini ifade etmesi.
Gerçi,bunu söylemek çok ucuz oldu ama ben biraz duygusal bir insanım ve duyguları soyut şeyleri ifade etmek biraz daha güç...
İşte bu güçlük aslında bahsettiğimiz sanatı doğuruyor.Gördüğün bir yeri,okuduğun bir kitabı anlatmak çok daha somut ve kolaydır fakat içimizdeki göremediğimiz şeyleri dillendirmek de bir o kadar güçtür. İşte burada insanlar tekdüze sözcüklerle ifade edemediklerini
boyayıp süsleyip görünür hale getiriyorlar. Ve resim,edebiyat,müzik vs. doğuyor. Bunlardan hangisinde kendini bulduğun, sağduyuyla ilgili diyorum ben...Sen onu değil, o seni seçiyor.Müzik de beni seçmiş herhalde...

S: Peki neden şu anda profesyonel olarak müzikle ilgilenmek yerine buradasın?

D: Yarama bastın...(gülüyor) Şöyle;eğitim sistemimizde,daha fark edebilecek olgunlukta değilken,öyle bir sürüklenmeye getiriliyoruz ki,kazanmamız gereken sınavlar içinde "ne istiyoruz"u hiç düşünemiyoruz.Mesela,ilkokul 5. sınıfta bir Anadolu Lisesi fırtınası oldu bende. Neyi kazandığımı fark etmeden bir 3 sene sonra yine fark etmeyerek Fen Lisesine gittim. Çünkü, o an, yapmak zorunda hissettiğin şey,başarılı olacağın yeri seçmek değil, bu sınav yarışlarında, galip gelmekti. Birazcık seçimler beni düşündürmeye başladığında ise çoktan sayısal alan benim adıma seçmişti bile. Mesleğimi çok seviyorum,
ama geriye dönmek mümkün olsa ve bu alanda başarılı olabilirsin seslerini duysam, herhalde müziğin üzerine giderdim...Çok acı ve acımasız olacak belki ama tenzih ettiklerim dışında okullar maalesef bizi mutlu olacağımız bir mesleğe değil, çoğunlukla sınavlara hazırlıyorlar...

S: Kesinlikle ben de 17-18 yaşın, bütün hayatımızı kapsayan meslek seçimleri için çok erken olduğunu düşünüyorum. Daha neyin ne olduğunu anlayamadan, hayatın boyunca yapacağın mesleği seçiyorsun...
Peki, okullar seni mutlu bir hayata mı hazırladı, sınavlara mı?

D: (gülüyor) Aslında burada çok da haksızlık etmek istemem,mesleğimle mutluyum ama müzikle istediğim gibi uğraşamadığım için de bir o kadar küskünüm diyebilirim...

S: Peki Dağhan, son olarak, fizyoterapiyi meslek olarak seçmeyi düşünen kişilere söylemek istediğin şeyler nelerdir?

D: Bir kere, çok güzel fakat kesinlikle sevilerek yapılması gereken bir meslek...O yüzden mümkünse bunu meslek olarak seçmek isteyen kişiler, değişik çalışma alanlarında bir fizyoterapisti gözlemlesinler...Neler yaptıklarını iyice araştırsınlar...Çünkü fizik tedaviyi fizikle ilgili olduğunu düşünüp seçenler bile var...Şaka değil, sınıf arkadaşımdı... Ama, şöyle bir güzelliği de var; hastane, klinik ortamını sevmeyenlerin spor ve çocuğu seçebilmesi gibi seçenekleri var...Biraz daha kişiselleştirilebiliyor...Spor salonları, kaplıcalar, spor külüpleri, oteller, çocuk rehabilitasyon merkezleri alternatif çalışma alanlarıdır...

S: Peki Dağhancım çok teşekkür ederim hastalarından vakit ayırıp sorularımı cevapladığın için :)

D: Rica ederim ne demek...Bu arada bu şirin ve keyifli blogun için seni hem tebrik ediyor hem de çok çok teşekkür ediyorum...Çok faydalı, eğlenceli bilgiler var. Herkese tavsiye edeceğim :)
Eskiler ismiyle müsemma derlermiş, seninki de bloguyla müsemma olsa gerek Selincim :))

11 yorum:

Burcu Çalışkan dedi ki...

aman da aman selincik blog dünyasına yaptığı hızlı girişe bir yenilik daha eklemiş .))

Chilek dedi ki...

Aman allahım yoksa bir Ayşe Arman mı geliyor aramıza?:)) Selincim, çok yaratıcı olmuş, keyifle okuyacağıma eminim. Yalnız seninle de yapılsın röportaj yoksa olmaz:))

Selin Ergeçer dedi ki...

Burcucumm evet değişiklik olsun istedimm :)) hoşunuza gitmiştir umarım ;))

Chilekcimmmm canımmmm benzetmene bayıldımm :))))))) beğendiğine de çook sevindimm :))) evet bunu düşünmemiştimm,kimbilir ilerleyen günlerde belki biri benimle de yapar kimbilir ;)

elif-kayra dedi ki...

ben beğendim çok , başka röportajlarınızıda bekleriz :))

Selin Ergeçer dedi ki...

Sevgili Elif, beğenmene çok sevindim :)) Fırsat buldukça yeni konu ve konuklar bulacağım size ;))

Adsız dedi ki...

Keşke bir yutma terapisti ile de röportaj yapsanız; bu mesleğin inceliklerini, yutma terapistlerinin iç dünyalarını ve gençlik anılarını (Versace ceket) öğrensek :)

Selin Ergeçer dedi ki...

:)) Bu mesajınızı yutma terapisti arkadaşıma özellikle ileteceğim ve ilk boş anında detaylı bir röportaj yapacağız birlikte merak etmeyin :) tüm sorularınızın yanıtını bulacaksınız o yazıda ;))

Unknown dedi ki...

Merhabalar. Ben iyi bir fizyoterapist arıyorum da bana ekteki link' gönderdiler. Acaba sizin de önerebileceğiniz doktor var mıdır?
http://www.medmio.com/fizyoterapist

Adsız dedi ki...

Ya ben bu sene bu bölümü tercih edip gitmeyi istiyordum gerçekten çok iyi oldu bu röportaj teşekkür ederim

Unknown dedi ki...

Çok güzel olmus ☺☺

Unknown dedi ki...

Bir fizyoterapist olarak gerçekten keyifle okudum hocam. Ellerinize sağlık...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...